21 Mayıs 2010 Cuma

Üç Öğüt..

Ey ulu hoca!… Sen şimdiye kadar bir çok deve kurban ettin, bir çok

öküz, koyun yedin!… Dünyada onlarla doymadın da, benimle mi

doyacaksın? Eğer bırakırsan beni, sana öyle üç öğüt veririm ki, aklın

şaşar!… Birincisini elinde iken, ikincisini samanla karışık balçıktan

yapılma şu damın üzerinde, üçüncüsünü de ağacın dalına konduğumda

veririm. Bu üç öğütle bahtın iyileşir, rahat edersin. Ne dersin ha?..

Bak ilkini söylüyorum: " Olmayacak söze; kim söylerse söylesin,

inanma!…" Tamam mı?..
Adamın aklı yattı kuşun bilgeliğine, gevşetiverdi parmaklarını, pırrr

diye uçtu, azat oldu, duvarın üzerine konup dedi ki:
- Geçmiş, gitmiş şeye gam yeme… fırsatı kaçırdın diye dövünme!… Bak

beni bıraktın ama, şu küçücük bedenimde on dirhem ağırlığında,

değerine paha biçilemeyecek bir inci var idi. Sana da, oğullarına da

yeterdi de artardı bile!… O inci senin hakkındı!… Fakat kısmetin

değilmiş kaçırdın… dünyada bir eşi bulunmayacak kadar kıymetli ve

emsalsiz idi…
Adam, gebe kadın doğururken nasıl feryat eder, bağırırsa öyle

bağırmaya, dövünmeye başladı.
Kuş dedi ki:
- Sana geçmiş, gitmiş şeye üzülme, gam yeme diye nasihat etmedim mi?..

Madem ki, geçip gitti… neden üzülürsün? Sen ; ya benim öğüdümü

anlamadın, yahut da sağırsın!.. Aslanım, ben kendim üç dirhem gelmem

zaten, içimde on dirhemlik inci nasıl bulunabilir?..
Adam bu söz üzerine kendine geldi;
- Haydi, dedi… o üçüncü güzel öğüdü de ver bakalım!..
Kuş dedi ki:
- Allah için, o ikisini iyi tuttun da üçüncüsünü sana bedava söyleyeceğim ha!..
Uykuya dalmış, bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır.
Aptallık ve bilgisizlik yırtığı yama kabul etmez!..
Ey öğütçü ; ona hikmet tohumunu pek saçma!…

Mesnevi:4.Cilt - Sayfa:181-…-183

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder