öküz, koyun yedin!… Dünyada onlarla doymadın da, benimle mi
doyacaksın? Eğer bırakırsan beni, sana öyle üç öğüt veririm ki, aklın
şaşar!… Birincisini elinde iken, ikincisini samanla karışık balçıktan
yapılma şu damın üzerinde, üçüncüsünü de ağacın dalına konduğumda
veririm. Bu üç öğütle bahtın iyileşir, rahat edersin. Ne dersin ha?..
Bak ilkini söylüyorum: " Olmayacak söze; kim söylerse söylesin,
inanma!…" Tamam mı?..
Adamın aklı yattı kuşun bilgeliğine, gevşetiverdi parmaklarını, pırrr
diye uçtu, azat oldu, duvarın üzerine konup dedi ki:
- Geçmiş, gitmiş şeye gam yeme… fırsatı kaçırdın diye dövünme!… Bak
yeterdi de artardı bile!… O inci senin hakkındı!… Fakat kısmetin
değilmiş kaçırdın… dünyada bir eşi bulunmayacak kadar kıymetli ve
emsalsiz idi…
Adam, gebe kadın doğururken nasıl feryat eder, bağırırsa öyle
Kuş dedi ki:
- Sana geçmiş, gitmiş şeye üzülme, gam yeme diye nasihat etmedim mi?..
Madem ki, geçip gitti… neden üzülürsün? Sen ; ya benim öğüdümü
anlamadın, yahut da sağırsın!.. Aslanım, ben kendim üç dirhem gelmem
zaten, içimde on dirhemlik inci nasıl bulunabilir?..
Adam bu söz üzerine kendine geldi;
- Haydi, dedi… o üçüncü güzel öğüdü de ver bakalım!..
Kuş dedi ki:
- Allah için, o ikisini iyi tuttun da üçüncüsünü sana bedava söyleyeceğim ha!..
Uykuya dalmış, bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır.
Aptallık ve bilgisizlik yırtığı yama kabul etmez!..
Ey öğütçü ; ona hikmet tohumunu pek saçma!…
Mesnevi:4.Cilt - Sayfa:181-…-183
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder